Sağlık

Türkiye’de Otizm Oranında Şok Artış: Yüzde 316

Otizm oranlarında kayda değer bir artış yaşandığını belirten Dr. Ece Gültekin, Türkiye’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023-2030 tarihlerini kapsayan Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Bireylere Yönelik 2’nci Ulusal Eylem Planı‘na göre, 2000 yılında her 150 çocuktan birinin otizm tanısı alırken, bu oranın 2020’de 36’da 1’e yükseldiğini ifade etti. Dr. Gültekin, bu verilerin Türkiye’deki otizm oranının 2000 yılından 2020 yılına kadar %316,67 oranında bir artış gösterdiğini vurguladı.

Otizm oranlarındaki artışın sebeplerine değinen Dr. Gültekin, erken teşhis ve tarama oranlarındaki artışın bu durumun en önemli nedenlerinden biri olduğunu belirtti. “Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), beynin sinyal iletimindeki bozukluklar sebebiyle bireylerin iletişim, etkileşim ve öğrenme biçimlerinde farklılıklara yol açan nörolojik bir durumdur. Son yıllarda otizm tanısı konan bireylerin sayısındaki artış, daha fazla sayıda çocuğa erken dönemde tanı konulması ve tarama testlerinin yaygınlaşması ile doğrudan ilişkilidir. Bu da toplumsal farkındalığın arttığını ve otizm konusunda daha fazla bilgi sahibi olunduğunu göstermektedir” diye konuştu.

ABD ve Ülkemizdeki Durum

Dr. Gültekin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye’deki otizm tanısı alma oranlarını karşılaştırarak, “2020 yılına ait bir araştırmaya göre, ABD’de 8 yaşındaki her 36 çocuktan biri otizm tanısı alıyor. 2000 yılında bu oran 150’de 1’di. Türkiye’de ise, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023-2030 Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Bireylere Yönelik II. Ulusal Eylem Planı’na göre, 2000 yılında her 150 çocuktan biri otizm tanısı alırken, 2020’de bu oran 36’da 1’e yükseldi. Bu artış, otizm tanısının daha kapsamlı bir şekilde konulmasına ve toplumsal farkındalığın artmasına bağlıdır” ifadelerini kullandı.

Genetik ve Çevresel Etkenler

Otizmin kesin nedenlerinin henüz tam olarak bilinmediğini ancak genetik ve çevresel faktörlerin önemli bir rol oynadığını belirten Dr. Gültekin, “Anne adaylarının hamilelik sürecindeki bazı faktörler ve çevresel kirlilik gibi unsurlar, otizm gelişiminde etkili olabilir. Özellikle Frajil X sendromu, tüberöz skleroz kompleksi ve Prader-Willi sendromu gibi genetik bozukluklar otizmle ilişkilendirilmektedir. Otizm teşhisindeki artış, geçmişte düşük tarama oranlarına sahip bazı demografik gruplarda daha belirgin hale gelmiştir. Kadınlar, belirli etnik ya da demografik gruptaki çocuklar, prematüre doğanlar ve ileri yaşta ebeveynlik gibi faktörler de artışı tetikleyebilecek unsurlar arasında yer almaktadır.” dedi.

Erken Teşis Hayati Öneme Sahip

Otizm tanısının genellikle gözlemler ve ebeveynlerle yapılan görüşmelerle konulduğunu belirten Dr. Gültekin, erken yaşta yapılan taramaların bireylerin gelişimi açısından büyük farklar yaratabileceğini vurguladı.

18-24 ay arasında yapılan tarama testlerinin, potansiyel otizm vakalarını erken dönemde tespit edebileceğini belirten Dr. Gültekin, ebeveynlerin bu testleri ihmal etmemeleri gerektiğini ekledi. Erken müdahale ile otizmli çocukların bilişsel, sosyal ve iletişim becerilerinin önemli ölçüde geliştirilebileceğini aktaran Dr. Gültekin, “Üç yaşına kadar başlanan tedaviler, çocukların gelişimine önemli katkılar sağlar” dedi.

Farklı Tedavi ve Terapilerle Gelişim Sağlanıyor

“Otizmin kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte, erken yaşta başlanan tedavi yöntemleri bireylerin gelişimine büyük katkı sağlamaktadır” diyen Dr. Gültekin, konuşma terapisi, ergoterapi, sosyal beceri eğitimi ve duyusal entegrasyon terapisi gibi destekleyici tedavi yöntemlerinin otizmli bireylerin günlük yaşam becerilerini geliştirdiğini ve ailelerin de sürece dahil edilmesinin önemli olduğunu belirtti. Dr. Gültekin, erken müdahalenin otizmli çocukların gelecekte daha bağımsız ve sosyal bir yaşam sürmelerine yardımcı olabileceğini ve bunun toplumda daha fazla farkındalık yaratacağını ifade etti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu