Sülük Salgısı ile Otoimmün Hastalıklara Alternatif Tedavi Yöntemi
Hirüdoterapi olarak bilinen tıbbi sülük tedavisi, romatizmal hastalıklar ve bağışıklık sistemi rahatsızlıkları gibi çeşitli sağlık sorunlarının tedavisinde, bel, boyun, ayak ağrıları ve dolaşım bozuklukları gibi durumlarda geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri arasında önemli bir yer tutuyor.
Ancak, birçok kişi sülüklerden duyduğu rahatsızlık ya da korku nedeniyle bu tedavi yöntemine mesafeli duruyor.
Bu durumu göz önünde bulunduran Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi‘nden Prof. Dr. Furkan Ayaz, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doktor Öğretim Üyesi Hüseyin Ayhan, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı’ndan Araştırma Görevlisi Doktor Sedat Sevin ve Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Kliniğinden diş hekimi Seyhan Karaaslan’dan oluşan ekip, 100’den fazla biyoaktif protein içeren sülük salgısının biyoteknolojik ilaç adayı olarak kullanımını araştırma amacıyla bir çalışma başlattı.
Yaklaşık 1,5 yıl süren bu çalışmanın sonucunda, tıbbi amaçlarla kullanılan sülüklerin salgısındaki doğal bileşenlerin bağışıklık sistemi üzerindeki iltihap önleyici etkileri keşfedildi.
Sülük salgısının, Multiple Skleroz (MS), romatizma, haşimato hastalığı ve irritabl bağırsak sendromu gibi hastalıkların tedavisinde kullanılabilirliği araştırılmakta. Çalışmada, salgının ilaç formuna dönüştürülerek iltihaplı ve otoimmün hastalıklarda yeni tedavi seçenekleri sunabileceği ortaya konuldu.
Çalışmanın sonuçları, ABD Web of Science SCI (Q2) kategorisinde yer alan Immunologic Research isimli dergide yayımlandı.
Prof. Dr. Furkan Ayaz, biyomoleküllerin ve geleneksel tıptan elde edilen biyoteknolojik malzemelerin ilaç adayı olarak etkinliğini vurgulayarak, sülük salgısının da bu açıdan değerli bir ürün adayı olduğunu ifade etti.
Sülük salgısını ilaç ve kozmetik endüstrisine sunma hedefinde olduklarını belirten Ayaz, “Sülük salgısı içerisinde çok farklı ve karmaşık bileşenler yer almakta. Bunun analizini yaptırdık. LC-MS/MS adlı özel bir teknikle içeriğini tespit ettik. İçeriğinde çok fazla madde mevcut ama bizim için önem arz eden iki protein peptit mevcut. Bunlardan biri gliadin, diğeri de sinir sistemi büyüme faktörü. Daha önceki çalışmalarda bu iki proteinin bağışıklık sistemini baskıladığını biliyoruz. Bu çalışmada ilk defa bu proteinlerin, salgı içerisinde mevcut olduğunu ve bağışıklık sistemini baskılayabileceğini göstermiş olduk” dedi.
Farklı Hastalıklarla İlgili Potansiyel Uygulamalar
Prof. Dr. Ayaz, çalışmanın hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğine dair şu bilgileri paylaştı: “Öncelikle iltihaplı ve otoimmün hastalıkların tedavisinde ciddi uygulama alanları bulabileceğini düşünüyoruz. Sülükten elde edilen bu moleküller memeli hücrelerinde, insanlarda da mevcut fakat farklı türlerden elde edildiğinde yan etki yaratma oranını düşürmüş oluyoruz. Normalde bunlar sinir sistemi hücrelerini etkileyebilecek malzemeler fakat türler arası etkileşim sırasında antienflamatuar veya ağrı kesici özellikleri daha çok ön plana çıkıyor. Bu nedenle, yan etki oranı düşük ilaç adaylarının hem iltihaplı hastalıklarda, hem de soğuk algınlığında kullanılabileceğini öngörüyoruz. Özellikle otoimmün hastalıklarda kortizol gibi bağışıklık sistemini baskılayacak tedavilerin uzun vadede hastalara zarar vermekte olduğu biliniyor. Bu yan etkileri engelleyerek yeni ilaç adayları olarak kullanılabileceklerini düşünüyoruz.”
Çalışmada bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan makrofaj hücrelerine odaklandıklarını belirten Ayaz, “Bunların etkinliğini tamamen düşürmedi, sadece agresif bir iltihaplı tepki yaratmalarını engelledi. Bu da bizim için avantaj. Etkinliği açısından bağışıklık sistemi hücrelerini de çökertmek istemiyoruz. Bu sebeple farklı hastalıklara da uygulanabilme potansiyeli mevcut.” dedi.
Sülük Tedavisinin Tarihçesi ve Geleceği
Doktor Öğretim Üyesi Hüseyin Ayhan, sülük tedavisinin yaklaşık 3,500 yıllık tarihi olduğunu ve bu kadim tedavi yönteminin etki mekanizmasının ortaya konulması ve ilaca dönüştürülebilir potansiyelinin araştırılması amacıyla çalışmalar yaptıklarını belirtti.
Ayhan, sülük salgısında literatürde tanımlı 106 biyoaktif bileşen bulunduğunu, bu bileşenlerin ağrı kesici, kan sulandırıcı, kas gevşetici, immün sistemi düzenleyici ve enflamasyonu giderici gibi çok çeşitli kombine tedavileri aynı anda sunabildiğini aktardı.
Sülük tedavisinin, her bireyde aynı şekilde etkili olmadığını hatırlatan Ayhan, “Aklımıza ‘Bu canlının yapmış olduğu terapötik yaklaşımı acaba hayvanı kullanmadan yapabilir miyiz?’ sorusu geldi. Bu doğrultuda sülüğün tükürüğünü izole ettik ve içeriğinde bulunan proteinlerin, biyoaktif bileşenlerin ortaya konulmasını sağladık. Bu çalışma ile immün sistemin tepkisini görmek istedik. Literatürde sülük salgısında immün sistemi modüle eden bazı aktif ajanlar olduğunu biliyorduk ama makrofaj sistemine hiç uygulanmamıştı. Sülük salgısını alıp liyofilize ettik. Liyofilize edilmiş sülük salgısının içeriğini analiz ederek, invitro şartlarda bağışıklık sistem elemanlarına uyguladık. Bu çalışma bağışıklık sistemini düzenleyerek enflamasyonu giderdiğini ve vücutta immün sisteme olumlu etkiler oluşturduğunu ortaya koymuş oldu.” ifadelerini kullandı.
Sülük Tedavisinin Avantajları
Ayhan, araştırmanın bulgularının sülük salgısının ilaç formuna dönüştürülmesinin henüz ilk aşaması olduğunu, ancak elde ettikleri sonuçların umut verici olduğunu vurgulayarak, “Sülük salgısı içinde bulunan bazı bileşenler, vücutta meydana gelen enflamasyon sürecini daha kolay atlatabilmesini sağlıyor. Bunun terapötik olarak insanlara uygulanma şeklinde ilaç formuna dönüştürülmesi için biraz zamana ihtiyacımız var. Ancak, elde ettiğimiz bulgular daha fazla çalışmanın olumlu sonuçlar vereceğini gösteriyor. Bu aşamada, bu bileşenleri izole edip deney hayvanlarına uyguladıktan sonra faz aşamalarına geçip ilaç formuna dönüştürmek mümkün olabilmektedir.” dedi.
Sülük tedavisinin tek başına bir tedavi yöntemi olmadığını, tıpta uygulanan tedavileri destekleyici bir yöntem olarak değerlendirildiğini belirten Ayhan, “Sülük tedavisi, sentetik olarak üretilen ilaçların vücutta oluşturduğu yan etkileri azaltmada tamamlayıcı bir tedavi olarak karşımıza çıkmaktadır.” ifadesini kullandı. Ayrıca, sülüğün sadece immün sisteme değil, vücuttaki diğer mekanizmalara da etki ettiğini, damar açıcı, ağrı kesici ve kan dolaşımını artırıcı özelliklere sahip olduğunu sözlerine ekledi.